Bugün dünyamız birçok açıdan Kafka'nın Dönüşüm adlı eserinin kahramanı Gregor Samsa'nın bir metamorfoz geçirdiğinin ayırdına vardığı sabahı yaşıyor. Eserin çoğumuzun bildiği ilk satırı şöyledir: "Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında kendini yatağında kocaman bir böceğe dönüşmüş bulur". Bizler de yeni bir dünyaya gözlerimizi açtığımızın farkındayız artık. Dünya nüfusu yaşanmakta olan göç hareketleriyle tarihte hiç olmadığı kadar bir hareketlilik yaşıyor iç içe geçiyor. Bu hareketlilik veya iç içe geçiş toplumlar arası ilişkileri bireyler arası ilişkileri siyasal ilişkileri ekonomik ilişkileri ve daha birçok şeyi radikal bir biçimde değiştiriyor. Dinler diller renkler gelenekler düşünceler zevkler eğilimler yemekler kıyafetler kısacası hayat tarzlarını oluşturan bütün unsurlar her an karşılaşma halindeler. Bu da çok doğal olarak kimsenin daha önceki koşullarıyla yaşayamayacağı biçimlerde yaşamaya sevk ediyor hepimizi. Artık hiçbir topluluğun kendi kapalı dünyasında ötekilerden uzakta yaşama şansı bulunmuyor. Hiçbir ülkenin bu durumu gözardı ederek politika üretme şansı yok. Bu paradigmatik bir değişimdir ve bu değişimin motorunu küresel bilgi ve sermaye akışından çok daha fazla ve önce kitlesel insani hareketler yani göçler oluşturuyor. Belki de "tersine küreselleşme" diyebileceğimiz bir dünya hali insanlık halini yaşıyoruz. Kuşkusuz bütün radikal değişimler gibi bu değişim de sancılı olacak ve oluyor da.