Akitlerin temelinde insanın ihtiyacı vardır. Zira insanlar ihtiyaçlarının bir kısmını bizzat kendileri çalışarak kendi el emekleri ile karşılarken büyük bir kısmını karşılamak için ise ancak diğer insanlarla ilişki kurmak zorundadır. Buna göre insanların ihtiyaçlarını gidermek ve elde etmek istedikleri bir menfaati temin etmek için en az iki iradenin karşılıklı olarak ve anlaşarak bir konuda ittifak etmeleri gerekir ki işte bu da akittir. İslam hukukçularının çoğunluğuna göre eşyada asıl olan ibahadır. Zira İslam hukukunun ana kaynakları olan Kur'an ve sünnette bir şey
yasak edilmemişse o konuda asıl olan mubah olmaktır. Bu ilke akit hürriyetinin temel dayanağıdır. Hukuk sistemlerinin dinamizmi ve evrenselliği açısından "akit hürriyeti" anlayışı önemli rol oynamaktadır. Akit hürriyeti hukuk düzeninin sınırları içinde fertlerin irade beyanlarıyla diledikleri hukuki sonuçları ortaya getirebilme özgürlüğüdür. Bu ilke gereği hukuk düzeninin sınırları içinde olmak ve genel adap ve ahlaka aykırı olmamak kaydıyla insanlar istedikleri kişilerle istedikleri akitleri istedikleri şartlar altında yapabilmektedirler. Diğer bir ifade ile hayatın değişen şartları içerisinde sonra-dan insanların ihtiyaç duyup oluşturdukları tüm akitler dini naslara/temel ilkelere kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olmamak ve başkasının haklarını da ihlal etmemek şartları ile geçerlidir.