Türk milletinin Müslüman Araplarla ilk karşılaşması 8. yüzyılın ikinci yarısındaki Talas savaşı (751) ile olmuş bu savaşta Türkler Araplar tarafından mağlup edilmiştir. Dolayısıyla İslâmlık Türklere o zamanlarda kılıç zoru ile kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Türklerin kendi istekleri ile Müslümanlığı kabulleri ise 10. yüzyılın başlarında Bulgar Türkleri ile Satuk Buğra Han'ın başkanlığındaki Karahanlı Türkleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak kabul edilen dinin kitabı Arapça olduğu için ana dili Arapça olmayan Acem Türk Horezm gibi halklar Kur'ân'ın emirlerini anlamakta ve İslâmlığın talimatını yerine getirmekte zorluk çekiyorlardı. X. yüzyılın ikinci yarısında Samanoğullarından Mansur bin Nuh (H. 350- 376) zamanında toplanan âlimler heyeti Arapça bilmeyen halklar için Kur'an çevirisini yapmaya 14. İbrahim sûresinin 4. âyetindeki we mâ erselnâ min resûlin illâ bi-lisâni kawmihi liyubeyyine lehum "Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkası ile göndermedik" veya "(Tanrının buyruğunu) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin dili ile gönderdik" âyeti esas alınarak Kur'ân'ın Arapça metnin altına "satır altı" veya "tefsirî" olmak üzere iki türlü çevirisinin yapılmasında karar kılınmıştır. Bu şekilde yapılıp bu güne kadar gelen en eski Kur'ân çevirisi İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi no 73'te kayıtlı Kur'ân çevirisidir. Diğer Kur'ân çevirileri ile yapılan dil karşılaştırmaları TİEM 73'ün en eski çeviri olduğunu ortaya koymuştur.
Bu çeviride Kur'ân kelimesinin Türkçe karşılığı 7. A'râf sûresinin 204. âyetinde "Kaçan okılsa okıgu ya'nî Kur'ân tınglanglar anı kulak tutunglar "Ne zaman okunsa Okıgu ya'nî Kur'ân onu anlayınız kulak tutunuz" şeklinde geçiyor.
Okuyucu bu çalışmada Ord. Prof. Dr. Reşid Rahmeti Arat'ın eserlerinde kullandığı metodu ve 3500'den fazla açıklamayı görecektir. Bu metod Türkiye üniversitelerinde Eski Türk Dili sahasında çalışan genç meslekdaşlarımızın ufkunu açacak onlara mürşid olacaktır.