Hamza Nigârî on dokuzuncu yüzyılda etkinliği ile öne çıkan isimlerden birisidir. Nigârî Osmanlı-Rus savaşındaki fiilî çabaları kadar Nigar-nâme Divan ve Çayname gibi eserleri ile de edebî ve tasavvufî alanlarda söz sahibi olmuştur. O Şeyh Şâmil ile Kaasya'nın mücadelesi için birlikte hareket ederek bu hareketli dönemde özellikle Anadolu'nun birçok noktasında büyük kitleleri peşinden sürüklemeyi başarmıştır. Oldukça hareketli geçen yaşantısı ve aşkı kendisine rehber edinmesi ile birçok insanın gönlünde müstesna bir yer edinmeyi başarmıştır. İbnü'l-Arabî çizgisinde bir tasavvuf anlayışına sahip olan Nigârî'yi yaşadığı dönemdeki İbnü'l-Arabî temsilcilerinin önde gelen takipçilerinden birisi olarak takdim edebiliriz. Onun İbnü'l-Arabî'nin Futuhât-ı Mekkiyesi'ne şerh olarak kaleme aldığı belirtilen Tavzihat adlı eseri günümüze ulaşmış olsaydı bu iddiamız daha da güçlenecekti. Tavzihat günümüze ulaşmasa da Nigârî'nin elimizdeki eserlerine de bakıldığında İbnü'l-Arabî ve ona atfedilen vahdet-i vücûd fikrini eserlerinin her satırında dile getirdiğini gözlemleme imkânımız olduğunu belirtebiliriz. Bu ifadeleri ve şiirdeki coşkun tavrı ile İbnü'l-Arabî'nin üzerindeki etkisi açıkça görülen Nigârî siyasî ilmî ve tasavvufî kişiliği ile gerek yaşadığı dönemde de vefatından sonra da dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır. Biz de bu etkisinden dolayı onu çalışmamızda çeşitli yönleri ile değerlendirmenin yerinde olacağını düşündük.