Çizgileriyle yazdıklarıyla söyledikleriyle duruşuyla çağının sanatkârane tanığı Hasan Aycın Battal Gazi destanından yola çıkarak yazdığı Bin Hüseyin'de okurunu "muhatabını arayan bir hitap" ile başbaşa bırakıyor.
İslam'ın zuhur döneminden başlayarak Bedir Savaşı'na kadarki zamana ardından Hz. Hüseyin'in torunu Cafer Gazi'nin ve çevresindekilerin serüvenlerine ve tekâmül yürüyüşlerine odaklanan Hasan Aycın'a göre her bir yolculuk önce kalpte başlıyor sonra Diyar-ı Rum'a Şam dağlarına Konstantiniye'ye Melâtıye sahrasına Diyâr- Hind'e Kaf Dağı'na yedi iklim dört
bucağa doğru uzanıyor. Cafer Gazi Aşkar'ın sırtında sahrâyı bir baştan bir başa katederken Teodora denizler aşmaktan yeryüzünde savrulup durmaktan bitap düşüyor.
Geleneksel anlatıların yeniden üretilmesinin göz kamaştırıcı örneklerinden sayılabilecek romanda bütün büyük hikâyelerde olduğu gibi; kâinat kitabını okumak için yola düşen her insanın aynı zamanda yaratıcısıyla sahici bir bağ kurmanın da peşinde olduğunu görürüz. Hasan Aycın Bin Hüseyin'de onca hengâme içinde bile olsa hakikat aşkıyla seyr edenlerin cenk edenlerin zorlu yolları katedenlerin hikâyesini en az çizgileri kadar hünerli bir edayla gösteriyor.