Unutulan anların .Zamanların unutamadığı anlarına doğru umudun yolunda mutsuzluk. Umutsuzluğun içinde umudu umutla beklemekmiş. Bir daha bu hayatı yaşamam deyişlerimizde aslında bir hayatı yaşamamış olmakta neyin çelişkisi? Hangi umudun mutsuzluğu? Rüya ile gerçekliğin arasında hep bir yaşayışta. Yaşanılmamış bir yaşamın hayatın aldatışları arasından anlatılması arasında. Umutsuzluğun ümit kokan yanları da vardır elbet! Biz bir resmin içindeydik. Biz mi? Umut mutluluk ümit bekleyiş hatırı olan ne varsa sunuşların adı olan hayatın ta kendisiyle. Ve ben yaşadığım onca günlerde şunu sordum kendime. Bir resim gerçekliğin hepsini anlatabilir miydi? Yolculukların en acısı bulunmazlığın yolunda yapılandır. Sessiz...Sessiz adımlarda yaşanılan onca geçmişe bir "ad" koyabilmeye. Kimin elleri tutacaktı beni? Umudun mu umutsuzluğun mu? Hangisi? Penceremin siyah perdeleri arasındaki mutsuzluğun elinden alıp saracaktı ellerimi? Ve işte o "anlar." Ellerimden tutuşuyla zamanın elinden alıp hayal kırıklığımı hayat adı altında yeniden sunmaya. Mutlusun ama yaşamıyorsun dediği gün. Onca gülüşlerimin ardında saklı kalan yaşanmamış hayatımın yalnızlığını nereden bilmişti? Önce anlarımı sevmeye başladım sonra da o çok sevmediğim zamanları sever oldum. Ve artık onun dilinden düşen. "Yaşıyorsun! Çünkü mutlusun." Deyişini duyar oldum. Hayat bu belkilerin umutsuzluğun mutsuzluğun düşüncesi ile mutluluğa doğru olur ya diye başlar ansızın zamanlarda...