"Hey Umur oğlan nirelerdesin? Hangi diyardasın? De hele."
Küçük Umur Hocasının sesiyle birden irkildi. Bütün gözlerin kendisine çevrildiğini o zaman anladı. Neden acaba arkadaşlarının hepsi birden ona bakıyordu? Abisi Hızır muzipçe gülümsedi. Üstelik Hocasının gözleri hâlâ üzerindeydi. İbn-i Melek bir sual etti mi cevabını hemen vermek gerekti.
"İbn-i Melek Hocam uzaklara çok uzaklara karındaşlarımla fetihlere çıkmışızdır. Birgi bize dar gelir. Nicedir kulaklarımda sizin öğrettiğiniz o Kutlu Nebinin sözleri çınlar durur."
"De bakalım Umur'um hangi sözlerdir onlar?"
"Hangisi olacak Hocam?"
"Hey deli oğlan ne bileyim senin o küçücük aklından geçen sözleri. Sen söylemezsen biz bilemeyiz."
Umur oturduğu yerden ayağa fırladı. Cenge çıkacak alp gibi gözünü derenin çok uzaklarına dikti.
"O Yüceler Yücesi'nin övdüğü komutan olmaktır muradımız!"
"Nasıl yani?"
"Konstantiniye bir gün mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne mübarek kumandan onun askeri ne mübarek askerdir..."