Her gün Seyranbağları'dan okul servisinin durağına Tunus Caddesi'ne yürürken yolda adamın kafasında onlarca yüzlerce soru. Kimi tutarlı kim çelişkili.
Tutarlı olanlardan biri: Kendi cümlelerimle saldırırsam öfkeye daha kolay alt edebilirim galiba onu.
Çelişkili olanlardan biri: Ya biraz önce söylediğim cümle yanlışsa?
Bir gün Tunus Caddesi'nde servisten inmiş eve giderken karşısına öfke çıkıyor adamın. Bu öfkeyle ilk yakın teması ilk sıcak çatışması. Öfke adamın gözlerinin içine bakıyor onu kendi silahıyla vurmaya ve tamamen ele geçirmeye niyetli: "Neden hiçlik yerine bir şeyler var?" diyor ansızın.
Adam önce şaşırıyor sonra seviniyor düşmanını kendi alanına çektiği için. Çünkü burada dövüşürse onu yeneceğinden emin.
Yıllar sonra adam ünlü bir yazar olduğunda her röportajında yüzünde muzip gülümsemesi yazarlığa nasıl başladığını anlatıyor her seferinde. Ezeli düşmanıyla karşılaşmasında düşmanına ne söylediğini okurları hep merak ediyor onu kimin cümleleriyle alt ettiğini...
Edebiyata meraklı bazı dikkatli okurlar ise ya o cümle yanlışsa diye endişeleniyor hâlâ. Bazen adam için bazen öfke için...