Sosyolog olmak ve hatta sosyoloji okumak zordur çünkü hem son derece dar bir iş piyasası anlamına gelir hem de toplumun duymak istemediklerini ona söyleyen kişi olmak hiç kolay değildir. Konu ne olursa olsun sosyologlar mevcut geleneksel ya da hakim olanın yeniden düşünülmesini sağlamaya çalışırlar çünkü ele aldıkları soru ya da konulara dair olan bitenin sıradanlığı içerisinde kaybolup giden cevaplar ancak bu sayede açığa çıkar. Bu çaba belirli bir derinlikten sonra kaçınılmaz bir şekilde kurulu düzeni sorguya açar ve başlangıçta duymak istemedikleriyle zor da olsa yüzyüze gelen toplum üyeleri giderek anlamlı bir yüzleşme yaşamaya başlar ki sosyoloğun ve sosyolojinin "ne işe yaradığı" işte tam o esnada varlık kazanır. Kısacası sosyoloji her zaman için eleştirel sarsıcı ve hatta "bozucu" tarafta değişimin ve yenileşmenin tarafındadır. Ancak o aynı zamanda modernleşmeyle ortaya çıkan bir disiplin olduğundan bu son derece kritik konumunun doğası gereği her an tepeden inme bir "yol göstericiliğe" ve "toplum mühendisliği"ne dönüşme riski de taşır. Ampirik olması her an entelektüel ve yorumlamaya dayalı iç görüsel niteliğini zaafa uğratma tehlikesi barındırır. Toplumla ilişkisi tekil bireyin görünmezleşmesine değersizleşmesine ve insanın iç dünyasının büsbütün yok olup gitmesine neden olabilir.
Sosyolojinin hak ettiği saygıyı ve sahip olduğu sarsıcı entelektüel derinliği belki de en güçlü şekilde hem savunan hem de bizatihi eserleriyle sergileyen Peter L. Berger'in Hansfried Kellner ile birlikte kaleme aldıkları bu son derece önemli kitap alanın temel meselelerini bir bir ele alıyor ve incelikle yeniden yorumluyor. Berger'in ünlü çalışması Sosyolojiye Çağrı'nın devamı sayılabilecek bu eser hem ileri yaşlardaki profesyonel sosyologlarda hem de işin başındaki öğrencilerde ve hatta akademide yer alanların zihinlerindebariz bir biçimde var olan kafa karışıklıklarını tartışmasız şekilde yok ediyor ve bu sayede açılan yeni kapılardan erişilebilecek ufuk çizgisini net şekilde çekiyor. Bu bakımdan zorunlu bir okuma olduğu ilk satırlardan itibaren hemen fark ediliyor. Hem kendimizle hem de toplumla yüzleşmemizi sağlayan bu eserin ülkemiz sosyoloji literatürüne önemli bir katkı olacağı muhakkak.