Çalışma yaşamının tarihi sanayi devrimine kadar geçen süreçte kölelik sisteminden feodal dönemin serflerine sonrasında da zanaatkârlara uzanmaktadır. Ancak sanayi devrimiyle birlikte sahip bulunduğu tek varlığı olan bedensel gücünü satmak suretiyle geçimini temin eden işçilerin ortaya çıkmasıyla 'işin şekli' ve seyri tamamıyla değişmiştir.
Çatışma ve rekabet insanlığın doğasında bulunmaktadır ve bunun çalışma yaşamına yansımaları da tarih boyunca gözlenmektedir. Ancak teknolojik araçların üretim süreçlerinde yer almaya başlamasıyla birlikte insanlar ilk kez rekabetle alt edemeyecekleri bir rakiple karşı karşıya gelmişlerdir. Söz konusu dönemde yorulmayan ücret beklemeyen itiraz etmeyen hatasız çalışan makineler işçilerin yerini almakta bu durumda da insanlar ya işsiz kalmak ya da emeğin ucuz alternatiflerinin arayışında olan işverenlerin takdir ettiği düşük ücretler karşılığında çalışmak durumundaydılar. Henüz diğer hak arayış yöntemlerinin keşfedilmediği dönemlerde tercih edilen ve şiddet içeren üçüncü yol 'başkaldırı' ise bir grup işçinin işverenlerin kendi yerlerini almaları için işyerlerine kurdukları makineleri tahrip ederek Hobsbawn'ın tabiriyle "isyan marifetiyle toplu pazarlığa ikna etme" yöntemlerine başvurmalarıdır.