Ümit Köksal birbirlerine ince örgüyle bağlı öykülerinde arayış yolculuk ve olgunlaşma serüvenini merkeze alıyor. Karakter deneyimleriyle kendini tanımaya kendini tanıdıkça hayatı anlamlandırmaya başlıyor. Bazen parşömende yazılı kelimenin anlam serüvenini bazen nesneleri özü işlevi ve hikayesiyle satan bir eskiciyi bazense hezârfen çırağının ebru sanatıyla tanışıklık hikâyesini okuyucuya sunuyor. Hay bin Yakzan Salaman ve Absal Binbir Gece Masalları gibi kadim eserlere göz kırpıyor. "Esasen kişi önce kendi hikâyesini bilmeli kendine erişmesi o zaman sağlanır. Yoksa hikâyenin çevresinde dönüp dolaşır da çekirdeğine dâhil olamaz. Uzaktan seyreder de yakın olamaz. Görür de göz olamaz. Hem kendi hem de başka yuvalara yabancı kalır. Uzağı anlamak için önce yakını görmelisin. Bu sırada da hikâyeler sabit durmaz geçen günler yanına yenilerini ekler. Kişi ne yaparsa yapsın bu hikâyelere yetişemez. Birinin hikâyesi olmadan diğeri eksik kalır."