Zen 6. yüzyılda Çin'de ortaya çıkan Budist felsefi bir akımdır. Bu öğreti Budizm'in özüne dair derin bir anlayışı ve özgün bir pratik deneyimi vurgular. Zen zihinsel sessizlik meditasyon ve içsel farkındalık aracılığıyla gerçeği doğrudan deneyimlemeye odaklanır. Bu deneyim sözcüklerin ötesinde zihinsel etiketlemelerin ötesinde ve düşüncelerin ötesinde gerçekleşir.
Zen felsefesinin temel prensibi doğrudan deneyimleme yoluyla gerçeğe erişim sağlamaktır. Bu prensip zihnin sınırlamalarından kurtulmak ve zihinsel etiketlemelerin ötesinde saf farkındalığa ulaşmak anlamına gelir. Zen uygulayıcıları meditasyon ve zazen adı verilen oturarak meditasyon yoluyla zihni sakinleştirir ve derin bir içsel sessizlik haline ulaşır. Bu sessizlikte düşüncelerin gürültüsünden arınır ve saf farkındalık haliyle birlikte mevcut anın tadını çıkarır.
Zen felsefesi anlamı yakalamak için kelimeleri aşmayı öğretir. Çünkü dilin sınırları gerçeğin derinliğini ifade etmekte yetersiz kalır. Zen ustaları zihnin sınırlayıcı yapısını aşmak ve doğrudan deneyimleme yoluyla gerçeği hissetmek için sıklıkla paradokslar ve zekice sorular kullanır. Bu yaklaşım zihni alışılmış kalıpların dışına çıkarmayı ve sıradan düşüncelerin ötesinde derin bir farkındalıkla varoluşun temel gerçekliğini deneyimlemeyi amaçlar.
Zen felsefesinin etkisi sadece meditasyon yapan rahipler ve keşişler arasında sınırlı kalmamıştır. Sanat zanaat bahçecilik ve diğer günlük etkinliklerde de kendini gösterir. Zen bahçeleri minimalizm ve doğanın yansımasıyla tasarlanırken çay seremonisi ritüelleri konsantrasyon ve içsel huzuru teşvik eder. Sanat eserleri soyut formlar ve boşluk kullanımıyla birlikte Zen'in içsel deneyimine işaret eder.