Gözlerini açtığında ilk iş alarmını susturdu. Hızlıca yatağından kalkıp banyoya girdi. Hazırlanmak için odasına geri geldiğinde yatak başında duran resimlere gözü takıldı. İş yerinde çekilmiş kutlama resimleriydi bunlar. Kendini ve iş yerini hatırlıyordu ancak kutlayanların isimleri çok uzaktı ona. Daha sonra kıyafetlerine göz gezdirdi. Oldukça sade renklere sahip bir dolabı vardı. Renklere olan tutkusu kaybolmuştu adeta. Her şey ona ait gibi gözükse de bir eksiklik vardı odanın içinde. Evinden çıkıp sokağa adım atığında 'Anauh' diye seslendi komşusu. Komşusunu tanıyordu ancak kulağında yankılanan isim oldukça yabancı gelmişti. 'İyi misin?' dedi komşusu. 'Olmalıyım! Her zaman olduğum yerde her sabah yapmam gerekeni yapıyorum.' Dedi Anauh. Bir boşluk kapladı gözlerini o an. Her şey fazla kusursuzdu etrafında. Kendiyle ya da kimseyle ilgili bir soru yoktu aklında. Korkutucu olacak kadar kusursuzdu her şey. Zihninde oluşan kuşkuyla servis aracına bindi ve tesisin yolunu tuttu.