"1870'li yıllarda Monet ve arkadaşları atölyeden sokağa nehir kıyılarına kumsallara kırlara kısacası açık havaya çıkardılar resim sanatını. Ona atölyeden uzak günlük yaşamın içinde bir yer verdiler. Sehpalarını rüzgârlı tepelere yemyeşil yamaçlara ağaç gölgelerine kayalıkların kuytusuna kurup doğayı görülebilenin aksine öznel izlenimlerinden yola çıkarak betimlediler. Işığı kendiliğinden ve anlık hareketi içinde algılayabilmek için açık havada çalıştılar tablolar son biçimlerini atölyede alsa da."
Doğaya Açılan Pencere'de okuru Monet Sisley ve Van Gogh'un dünyalarında bir yolculuğa çıkartıyor Nedim Gürsel. Tuvale yansıyan mekânları bizzat görerek bir edebiyatçının gözünden aktarıyor. Okyanuslar falezler fırtınalı denizler ışık oyunlarıyla başkalaşan mekânlar fırça darbeleriyle gerçeklikten kopan doğa parçaları... Hepsi ressamın fırçasından yazarın kalemine akıyor.
İzlenimciliğin 150. yıldönümünde edebiyattan resme açılan bir pencere.