Sözcükleri gezdiren onları gökte işleyen Rüzgâr'ı önceleri birden çok sandılar ve farklı adlar taktılar. Lodos Poyraz Karayel Yıldız vb... Aslında bu adlar yalnızca Şiir'dir. İnsan bunu yine geçmişte bulacak. Her şeyi kendine göre adlandıran İnsan Rüzgâr'ın kendi dışında adsız (çıplak) gezdiğini bilir ama kabullenmek istemez. Bu yüzden yeni bir şey görür görmez bir ad koyar; adlandırdığına sahip olduğunu sanır.
"Yazdıklarımızın Zaman'a dayanması Rüzgâr'a dayanmasıyla aynıdır... diyor yazar. Sanki öykülerin tamamının odak noktası çok çok eski ama aynı zamanda da en ileri ölçüde modern bir kader anlayışı. Mutlaka herhangi bir zamanın içinde doğan ve yine mutlaka herhangi bir zaman parçasıyla sınırlanan insanoğlunun kendisinden çok önce başlamış bir sonsuzluk nehrine kendi yaşantılarından bıraktıkları. Daha doğrusu bırakabildikleri. Kimi zaman ise bırakamadıkları: Lütfen gidin bizim eve. Bir an önce toparlanın gidin iki yıldır açılmadı. İçinde yaşanmayan ev çabuk ölür... Öyle sanıyorum ki bu öykülerde dile gelen Zamanlara kulak verebilenler kendi kişisel tarihlerine yelken açmanın farklı boyutlarıyla zenginleşeceklerdir."
Ahmet Cemal 2002