Bu roman rüya göremeyen birisinin kendisinden
habersiz kendi rüyasını inşa etme sürecini konu
almaktadır. Yerlerinde hamamböcekleri gezinir
dolaplarında tavukgöğsü vardır. Aynası güneş
olup aksinde erkek kadın çocuk ve dilenci yüzleri
durmadan renk değiştirir. Kızılgerdanlar erotik
nağmeler söylerken toprakla orucunu açan
kadınlar bundan muazzam keyiflenir. Etraftaki
kaynağı meçhul yanık kokusu mevcut zamanın
hatırlatıcı kapısıdır. Ağaçlarının gövdesi suyla
değil ateşle doludur. Annenin gözlerinde baba
kelimesi çocuklar bakışlarındaki pürtükleri
terlemiş portakal resmi; elbirliğiyle ölümün
musikisini mırıldanır. Kadınlar sadece siyah
kedileri emzirse de böreklerinin kıyması deve
etinden çekilir. Ve rüzgâr daima sigara dumanını
kıskanmaktadır.
Her şey ikilemdedir. Yalnızca ruhumuz tektir
rüyalarımız gibi.