Fikirleri ve eserleriyle 12. yüzyıla damgasını vuran Fahreddin er-Râzî'nin etkisi vefatından sonra da kendisini belirgin bir şekilde hissettirmiştir. Öyle ki bu yüzyıldan sonra kaleme alınan kelâm ve felsefe eserlerinin neredeyse tamamında konular onun görüşlerinden tespitlerinden ve eleştirilerinden bağımsız olarak ele alınamaz olmuştur. Râzî'nin bu etkisi sebebiyle kendisinden sonraki kelâmcılar ve felsefeciler onu "el-İmâm" unvanıyla zikretmişlerdir. Onun kelâm ilmindeki merkezî konumu Cürcânî'nin Şerḥu'l-Mevâḳıf'ında ve Teftâzânî'nin Şerḥu'l-Maḳāṣıd'ında kendini açıkça göstermektedir.
Râzî'nin felsefî kelâmının özeti mâhiyetinde olan bu muhtasar eser adından da anlaşılacağı üzere elli meseleyi konu edinmektedir. O eserinde âlemin kıdemi ve hudûsu Allah'ın varlığı ve sıfatları insan fiilleri nübüvvet âhiret ve imâmet gibi konuları özlü bir şekilde ifade etmiştir. Kelâm ilminin ana meselelerinin ele alınmasının yanı sıra eserde Râzî'nin Bâyezîd-i Bistâmî ve Hallâc-ı Mansûr'un şatahâtlı sözlerinin ittihad ve hulûl iddiasından uzak olduğunu işaret etmek istedikleri konunun birçok tevilinin yapılabileceğini belirtmesi ve âriflerin bu tür sözleriyle gerçekten ittihad ve hulûlü savunan yanlış inançlı kişilerin sözlerini aynı değerlendirmemek gerektiğine vurgu yapması ayrıca dikkat çeken bir husustur.