"Zamandan ve mekândan önce boşlukta beyaz bir yumurta vardı. Yumurta içerden kırıldı Anka çıktı kabuk parçalandı ışık kaynakları oluştu. Hayretinden ağladı gözyaşları birikti su oluştu. Suya baktığında yansımasını gördü. İlk defa "cab ul ka" dedi sevinçten on sekiz kez kanat çırptı. Kanatlarından dokuz tüy suyun üzerine düştü. Fakat tüylerini kıskandı. Geri almak için daha şiddetli kanat çırptı. Kanatlarının şiddetinden rüzgarlar oluştu. Tüyler birbirlerine yaklaştı sıkıştı taşlaştı. Suda gördüğü yansımaya benzeyen bir kıta meydana geldi. Kaya parçasını sevdi hayretle ikinci kez "cab ul ka" dedi. Onun canlanıp kendisi ile beraber uçmasını istedi üstünde kanat çırptı. Bu uçuşundan dökülen tüylerse kaya parçasını örtüp toprağa dönüştü. Önce canlılar sonra bitkiler sonra turnalar sonra diğer kuşlar meydana geldi. Turnaları sevdi üçüncü kez hayretle "cab ul ka" dedi. Turnalar ilk defa "cab ul ka" sesini işitti ses tüylere sır oldu bu isim verildi. Sesi arayan turnaların aşkı Kafdağı'nı var etti."
Zaman onuncu bin yıla ilerlerken...