Kıtlık bilinci doyumsuzluğu haz almak için yaratır. Doyumsuzluk bitmez hiçbir zaman bitmeyecektir. Ne kadar çok yerse yesin ne yaparsa yapsın ne alırsa alsın doyuma ulaşamaz çünkü orada bitmeyen bir açlık vardır. Ne verilirse verilsin karadelik gibi yiyip yutacak ama doymayacaktır. Bu durum tatminsizliği yaratır ve kıtlık bilinci bu şekilde üzerimizde işler. Acı bedendeki bu boşluğu doyurarak onu hazza geçirmek ister. Gereksiz şeyleri "Ne gereği vardı" diyerek yapmayı yapmadığındaysa "Aklım onda kaldı" diyerek hayıflanmayı devam ettirir. Sonuç genellikle kötü hissetmektir. Acı bedeni değiştirebilir hazzı her an yaşamaya izin verebiliriz.
Dünya ile birlikte olmak onun titreşiminde olmaktan geçer. Bunun için yaşamdan keyif almamızı sağlayan hazza sahip olmak gerekir. Haz gerçekliğinde olduğunuzda zaten o titreşimsiniz o frekanssınız. Yapacak bir şey artık yoktur. Geri dönüş yoktur. HAZ artık sizin gerçeğinizdir. Damlanın okyanusa karışması gibi siz Kaynağa bağlanırsınız.
Haz'da acıdan hazza bir yolculuk anlatılıyor. Yaşamın içinden anekdotlarla bizi yeni bir bilinç düzeyiyle tanıştırıyor. Bizi hayata dair var olagelmiş tanımlarımızın ötesine geçiriyor yüceliğimizi görmeye davet ediyor. Yaşamın içinde farklı şekilde var olabilmemizin umutlarını yeşertiyor. Görünenin ötesine bakabilme cesaretini gösterenler için.