"Kabuk varoluşçu romanların kıyısından çıktığı yolculukta kahramanlarına ve okura yaşattığı "bulantı"yı yaratıcı bir paralel kurgunun rüzgarıyla devrimci varoluşun "sakin şafaklar"ına doğru taşıyor. Roman bittiğinde hâlâ çok uzak olan "yarın"ın şimdiden "bizim" olduğunu hissediyoruz.
Romanın paralel kurgusunun hakkını veren paralel izlekler de romanı baştan sona kat ediyor. İzlekler arasındaki çelişki devrimci tedrisattan geçmiş okur için başından beri açık: Nispî refahın konforunda mayalanan huzursuzluk giderek tüm hayatı zehirleyen bir küfe dönüşürken yoksul mahallelerde halkın içinde halk için halkla birlikte örgütlenen savaşan ve düşen devrimcilerin kanlarından bir panzehir damıtılıyor. Varoluşçu roman ile devrimci varoluş romanları -örneğin Sartre'ın Bulantı'sını ve Tiago'nun Yarın Bizimdir Yoldaşlar'ını aklımıza getirebiliriz- karşıtlığı da bu bağlamda varlık buluyor.
Kurgular arasındaki ilişki ise tersine pek açık değil öyle ki -yazarın her dönem ve sınıftan karakterlere sızan söylemselliği olmasa- iki farklı kurmaca okuduğumuzu düşünebiliriz. Bu yüzden de kurgular kırılan zamanın şevlerinde birbiriyle buluştuğunda tüylerimizde ürperme daha güçlü yaşanıyor."
Barış Yıldırım