Can Yücel'in 'vakti gelince gitmenin adıdır gün batımı' dizesini içinden söyleyen Fuat Galata limanından ayrılan lüks Cruise'in üst katındaki kafeteryada oturuyordu. Ceset taşıyan bir ambulansın siren çalması kadar anlamını yitirmişti hayat onun için. Morga ölü yetiştiriyor gibiydi duyguları. On dört yaşında mavi gözlü güzel kızına bir daha sarılamayacağını koklayıp öpemeyeceğini düşündükçe kahroluyordu. Panik içerisinde yaşamına son vermek kararı aldığını söylüyordu içsesi. İflas ettiğinde karşı karşıya kalacağı olumsuzlukların neler olacağını biliyordu. Yaşarken hissettiği boğulma duygusuna dur demek istediği anlarda başını omzuna koyarak ağlayacağı bir insanın varlığına ne de çok ihtiyaç duymuştu. Her ağlayanın güçsüz her gülenin de mutlu olmadığı bu dünya da hayat iki şekilde yaşanıyor; ya hiç mucize yaşanmamış gibi ya da her anın mucizeymiş gibi!