İnsanoğlu hangi dine mensûp olursa olsun içindeki sese kulak vererek yaratıcısını bulmaya gayret etmiştir. Son semâvî din olarak İslâmiyet insanın mânevî yönünü ikmâl etmek için kaynağı Kur'ân ve Sünnet'e dayanan tasavvuf ilmi ile tertip etmeye çalışmıştır. Konusu Hakk ve insan olan tasavvuf başta zühd ve takva hareketi olarak başlamış zamanla tekke dergâh ve zaviyelerle müesseseleşerek İslâm coğrafyasına yayılmıştır.
İslâm düşünce tarihi ve kültürünün önemli yapı taşlarından biri olan tasavvuf doğuşundan itibaren her dönemde etkili olmuş ve ortaya çıktığı her coğrafyanın toplumsal hayatına ve kültürüne yön vermiştir. Bu toplumların kültürel mirasını gelecek nesillere aktaran en önemli şahsiyetler hiç şüphesiz ilim ve irfan sahibi âlim ve âriflerdir. İşte bu şahsiyetlerden biri de Çiştiyye tarîkatının Hind alt kıtasındaki öncü şahsiyetlerinden kabul edilen Nizâmeddin Evliyâ (ö. 725/1325)'dır. O İslâm dinini tebliğ etmek ve insanları şirkten kurtarmak için Hindistan topraklarında var gücüyle çalışmış ve onun sayesinde birçok kişi İslâm'la tanışmıştır.