Yasmine Ghata
Hat Sanatının Büyülü Dünyasında Bir Kadın
"Hattatlar asla ölmez. Ruhları aletlerine kavuşmaya çalışarak yaşanan dünyanın sınırlarında dolaşır durur."
Yasmine Ghata Türk Hat Sanatı'nın 20. yüzyıldaki önemli temsilcilerinden olan büyükannesi Rikkat Kunt'un hayatından esinlenerek onun dilinden yazdığı bu ilk romanında şiirsel ve yalın anlatımı ile büyülü bir atmosfer yaratıyor. Yaşamdaki düş kırıklıklarının acısını sanatı ile dindirmeyi başarmış duyarlı bir kadının iç dünyasını yansıtırken eski önemini yitiren bir sanat dalını incelikli bir yaklaşımla anıyor.
Hattatların Gecesi yazıya tutulmuş bir ayna. İçte ve dıştaki yolculuklarımızın tanıklığı aynı zamanda.
Fransa'da en çok satanlar listesine giren ve 2004 yılı Renaudot Ödülü'ne aday gösterilen Yasmine Ghata'nın bu ilk romanı hiç tanımadığı büyükannesine ulaşma isteğinin onunla paylaştığı hat sanatı aşkının ürünü.
"Hattatların kanı diğer insanlarınkinden farklıdır mürekkeple temas ettikçe rengi koyulaşır; hattatların yaraları daha çabuk kurur. Hattatlar içlerinden yazar sonra kararan bedenlerinden küçücük bir parçayı harfler aracılığıyla dışa yansıtırlar. Onlar için çok ketum denir oysa sadece utangaçtırlar ve çıplak görünmekten çekinirler. Allah'ın kelamı asla mükemmel yazılmış olamaz."
Türk Hat Sanatı'nın kadın ustalarından Rikkat Kunt'un yaşamından esinlenerek onun dilinden torunu tarafından kaleme alınan bu roman mutsuzluklarının avuntusunu sanatında bulan bir kadının büyülü iç dünyasını anlatıyor. Düş kırıklığı ile sonuçlanan iki evlilik yıllarca ayrı kaldığı oğlunun özlemi ve son sayfalara kadar açıklanmayan bir sır: zor ama sanatın zenginliğinden ve harflerin üzerinde kayıp giden "Allah'ın nefesi"nden güç alan bir yaşam.
Fransa'da doğup büyüyen Yasmine Ghata Louvre Müzesi'nde bir sergiyi gezerken Sabancı Koleksiyonu'na ait hat sanatı eserleri arasında tanıdık bir isme rastlamış ve hiç görmediği Türk büyükannesinin bir hat sanatçısı olduğunu bu rastlantı sonucu öğrenmiş. Bu kitabı yazarken hem kendini keşfetme hem de köklerine ve büyükannesine ulaşma ihtiyacının doğurduğu bir maceraya sürüklenmiş.
Fransa'da en çok satanlar listesine giren ve 2004 yılı Renaudot Ödülü'ne aday gösterilen Yasmine Ghata'nın bu ilk romanı yalın ve şiirsel anlatımı ile bir solukta okuyacağınız bir yapıt.
Tıpkı hayattayken kendisini ziyaret eden ölmüş hattatların ruhları gibi artık onlardan biri olan Rikkat Kunt'un zarif ve duyarlı ruhunun soluğunu hissedeceksiniz...
"Hattatlar asla ölmez. Ruhları aletlerine kavuşmaya çalışarak yaşanan dünyanın sınırlarında dolaşır durur. Allah kelamını iletmek için onları kullanır. Peygamberler bu kelamı iletir hattatlar yazar."
Yasmine Ghata Osmanlı İmparatorluğu'ndan Cumhuriyet'e geçiş sırasında bir mesleğin yok oluşunu anlatırken amacı politik bir mesaj vermek değil; bu geçiş döneminden olumsuz etkilenen hattatların acılarına değinmek incelikli bir yaklaşım ile bu sanat kolunu tüm estetik değerleri ile anmak.
"Hadrianus'un Anıları'nda yakaladığımız insan ruhunun duruluğu ve görkeminin ifadesini büyük bir heyecanla yeniden keşfediyoruz. Kutsal bir ruhun içinde konuk olduğu ve onu dünyaya açan bedene karşı duyduğu minnettarlığın güzelliğidir bu. Rikkat'ın ruhu gizem ve gerçek arasında gidip gelirken tıpkı sihirli bir lambanın ovularak ihtişamının açığa çıkarılması gibi klasik ve duyarlı bir üslubun saflığını ortaya koyuyor."
L'Express (30 Ağustos 2004)