"Çok uzun vadilerden geçtin. Nefs vadisinden geçerken gözün hiçbir güzelliğe bakmadığı gibi gönlün de hiçbir güzele takılmadı. Aşk vadisinden geçerken gözün kör olmadı; viraneler cennete kuru dallar ormana dönüşmedi. Cehalet vadisinde işin kolayına kaçarak düşünmeyi reddetmedin; oysaki bu seni hafifletecekti sen bilgeliği seçip yükünün ağırlığına dayandın. İnançsızlık vadisini geçerken sevgiye olan inancını yitirmedin; ufku görünceye kadar yürümeye devam ettin. Yalnızlık vadisinde yaptığın hata şimdi bile seni yok edecek durumda. Her işi kendin becerebileceğini sanıyorsun oysa yoldaşınla da iş birliği yapmalıydın. Şimdi o yolu yeniden yürümen imkânsız ancak fırsat da yok değil. Dedikodu vadisinden geçerken sırrını seni yolundan alıkoyacak kişilerle paylaşmadın. Ben vadisinden geçerken neredeyse kayboluyordun yoldaşınla yolunu ayırmak kaybolmaktır bunu anladın ve benlikten vazgeçmeyi bildin. Etrafını ipek kozasıyla örüp can sularıyla sıvadın. Yandın kavruldun. Şimdi yeniden küllerinden var olmayı hak ettin. Ben seni mutlulukların var olduğu gerçek dünyaya taşıyacağım ama iki şartım var. Ben seni Kaf Dağı'ndan aşırırken "gak" dedikçe sevgi "guk" dedikçe şefkat vereceksin."