Beş yıldır bulunduğumuz hücrede yazmadık ve konuşmadık. Bizden çaldığı dişlerle bizi boğazlamaya devam ettiği halde sabrımızı olgunlaştırıp kandırdığı insanların bir parça da olsa onu tanımalarını bekledik. Kabaran duygularımızı düşüncelere beynimizde uçuşan düşünceleri sentezlere ortaya çıkan sentezleri kavramlara dönüştürdükten sonra bu satırları yazmaya başladık. Yıllarca olgunlaştırdığımız bu değerlendirmede hâlâ duygusal yaklaşımların bazı izleri varsa; o da insanın duygu yüklü doğasına ve Apo kişiliğinin vahametine bağlanmalıdır.
Apo kişiliği sadece örgüt elemanlarının ya da güvenlik kuvvetlerinin ölümüne değil sıradan insanların çocukların kadınların ölümlerine de sevinirdi. Çünkü her ölüm haberinin kavganın gelişmişliğinin göstergesi olduğunu düşünürdü. Şimdilerde "Bütün bunlar istemim dışında gelişti. Kanı durdurmakla uğraşıyordum." Yalanını uydurmaya çalışıyor. Hem de ortada dağ kadar yazılı sözlü görsel materyal dururken.
Pınarcık Derecik Başbağlar Ömerli ve daha birçok köy baskınlarının talimatını bizzat kendisinin verdiği ve bu amaçla özel gruplar oluşturduğu katliamlardan sonra bu grupları ödüllendirdiği kayıtlarla belgelidir. "Talimatlarınıza uymayanların ayağına bir taş bağlayıp Zap suyuna atın" talimatı ve benzeri talimatları da o vermişti. Bu talimatlar doğrultusunda onlarca militan azgın sulara atılmıştı.
1992 yılında Kuzey Irak'a yönelik gerçekleşen operasyonlarda yaralanan ve bir mağarada tedavi edilen 17 militanın kurşuna dizilmesi emrini bizatihi Apo kişiliği verdi. Bu talimat Cemil Bayık tarafından uygulandı. Benzer bir katliamda Kuzey Irak'ın Hakurk bölgesinde yapıldı. Bu katliamı uygulama şerefine Osman Öcalan nail oldu.