Duran Emre Kanacı incelikli bir dil işçiliğiyle kurduğu ilk kitabı Yapı ve Yasa'dan sonra bu kez bir romanla Büyük Deniz Köpürüyor'la selamlıyor okuru.
Akdeniz suları tarih boyunca kıymetli kıyıları zengin ve bir o kadar da kanlı; içine sayısız kadim hikâyenin salındığı Büyük Deniz. Kanacı günümüzde Akdeniz'in doğusundaki savaşlarda doğup büyüyen büyümeden yitip giden çocukluğun tahrip edilen doğanın ve mimarinin izini tarihten Tunç Çağı'ndan bir hikâyeyle sürüyor. İşgalci bir düşmanın yakıp kül ettiği yuvasını terk eden Nepis Ael'in hikâyesiyle. Bugünün karanlığına da Arap şiiriyle dokunuyor "kelimelerin bütün diktatörlükleri ürküten müthiş bir gücü olduğuna" inanarak.
"Tanrıların korumayı seçmediği; düşmanın yıktığı Ugarit duvarlarının altında sıkışıp kalan yumuşak etleri düşmanın salladığı kılıçların ucunda biten kadınları düşündü ve anladı ki dünya çok zaman geçmeden başlarına yıkılıp kalacaktı. Zira bu denli kıyımlara birer ikişer dayanacak insan çıkardı elbette işte annesi belki geçmişte kız kardeşleri addettiği Anat rahibelerince yerlerde sürüklenirken yine de ne denli mağrur idi fakat bu dünyanın en zarif tanrıların ellerinde dokunmuş yapısı kaba ellerce muhakkak sökülüp atılacaktı."