"Okulumuzun bahçesinin ortasında küçük bir tepe üzerinde hünnap ağacı ve üç tane koca gövdeli karadut ağacı vardı. Dutları yerlere düşer mor lekeler oluşurdu. Yazın okul tatil olduğunda dut zamanı evden habersizce okul bahçesine kaçar karadut yerdik. Çıkmayan karadut lekesinden kaçmak mümkün olmadığından eve gittiğimizde annelerimiz "yine mi dut yemeye kaçtın" diye kızarak az sayıdaki elbiselerimizi lekelediğimiz için bizi azarlardı. O zamanlar kimsenin bugünkü kadar çok elbisesi olmadığı gibi bugünkü gibi leke çıkaran deterjanlar da yoktu. Yine de azar işiteceğimizi bile bile karaduta kaçma zevkimizden vazgeçmezdik."