Elinizdeki kitap Orhan Çelik'in Ordu'da başlayan Ağrı'ya oradan da Toroslara uzanan öğretmenlik anılarını içermektedir. Sürgünler sonucu en sonunda "paydos" denilmek zorunda kalınan bu macera aslında kocaman bir öğrencilik deneyimi. Öğretmen olmaya yazar olmaya var olmaya çabalarken sürüklenilen her bir coğrafya ülkenin başka bir yüzünü belletmiştir hayallerinin peşindeki bu Bingöllü Kürt delikanlıya.
İlk görev yerinde ülkesinden "habersiz zorla dayatılan resmî ideolojiyle eğitilip bununla yetinen ve yetinmek zorunda kalan onbinlerce öğretmenden biri" olmanın utancıyla yüzleşecektir. 12 Eylül'ün cadı kazanlarında ispiyonlanmanın hayal kırıklığı başka bir derstir. Öykü yazmanın dahası yayınlatmanın pek de muteber olmadığı anlaşılacaktır hele ki konu Kürtlerse. Sürgünler vesile olur Torosların "millî" eğitimin takvimini tanımayan Yörük çocuklarıyla tanışmaya. İdamlıklara kulak vermiş imamın anlattıkları karşısında mahcubiyet susmayı getirir. Bu ülke onbinleri çamurlu sulara katmıştır ve sağ kalanların derdi yutulanları sindirmekle alakalıdır.
Ülke dersliğinde görülenler Orhan Çelik'in yıllar içinde inşa ettiği öykücülüğünün de temellerini oluşturur. Ve ne mutlu yıllar sonra tüm tevazuuyla Paydos Öğretmenim kendinden bahsetmekten ziyade bizleri anlatmayı bu mahir öykücülük sayesinde başarmıştır. Orhan Çelik anlatısına Sıddık Bilgin'i Duman öğretmeni Kemal Uzun'u ve Ömer Polat'ı da katarak emeğini hatta canını bu ülkeye katmış tüm öğretmenleri selamlamaktadır.