Her şey eski bir ses kaydı ile başlıyor; ömrüne bugünden bakan ona bugünün bakış açısından değer biçen bir ses ile... Dünlerde kalmış hayaller tutulan niyetler verilmiş yeminler söylenmemiş sözler zamanın pençesinden kurtuluyor ve satırlara dökülüyor.
Cumhuriyet'in gencecik yılları; kendini yeniden 'var' eden bir Hâkime Hanım'ın 'Teslimiyet'ten 'Temsiliyet'e uzanan olağanüstü hikâyesi. Bu uğurda hiç yürünmemiş yollardan geçilecek açılmamış kapılar aralanacak; her şey konuşacak bir tek aşk susacak.
"Kendi Gölgesinde" sizi geçmişin sokaklarında gezdirirken insan zihninin tasarladığı zaman kavramını da tekrar sorgulatıyor:
"Tekrarının imkânsızlığına geride bıraktıklarına rağmen Ankara'nın 'Görkemli Pazartesileri' hiç bitmeyecek; kırmızı halılar serilecek ve üzerinden hep zarif hanımlar şık beyler geçecek..."