Çin 19. yüzyıl ortalarında Afyon Savaşları ile başlayan Aşağılanma Yüzyılı ile uzun bir fetret devrine girmiş kendi sorunları ile uğraşarak dünya sahnesinden çekilmişti. 1949'da Çin Halk Cumhuriyeti'nin ilanında Mao her ne kadar bu devrin bittiğini ve Çin'in ayağa kalktığını ilan etse de ülkesi yaklaşık 30 yıl daha bizzat kendisinin yönettiği bir yıkıma maruz kalarak Çin'in kalkınmasını ve uluslararası düzende belki de hakkettiği saygın yerini almasını Çin halkının dünya ile sağlıklı iletişime geçmesini engellemişti. Mao kafasındaki kızıl Çin'i gerçekleştirmek için ülkeyi bir sosyal deneyler laboratuvarı gibi kullanmış Çin'e Japonlardan çok daha fazla zarar vermişti.
Bu büyük yıkımdan resmî ideolojinin yumuşatılması ve Çin ekonomisinin dünya ile entegrasyonuna izin verilmesi sayesinde çıkılarak yabancı yatırım ve Çin insanının çalışkanlığı sayesinde son 40 yılda eşi az bulunur bir ekonomik performans yakalanmıştır.
Xi Jinping'in Çin Rüyası projesi belli bir güce ve özgüvene erişmiş Çin'in dünya sahnesine agresif rövanşist ve iddialı dönüşünün ilanıdır. Bu rüya tüm bu ekonomik ve sosyal değişim sürecinde bin bir kılığa girerek ayakta kalmayı başarmış Çin Komünist Partisi'nin ve bilhassa Xi'nin rüyasıdır. Bu rüyayı tanımlayan dizayn eden hedef atayan metot belirleyen kısacası başrol aktör Xi'dir. Çin halkı ve diğer tüm uluslararası ilgili taraflar rüyada yeri ve görevi Xi tarafından belirlenmiş figüran ve araçlardır. Bu figüran ve araçların bu rüyadan fayda ya da zarar görmeleri onları rüyanın sahibi yapmaz. Dolayısıyla bu rüyanın Çin halkına ve belli uluslararası paydaşlara belli faydalar sağlayacak olsa da en büyük kazananının Çin rejimi olacağı açıktır. Dahası rejimin ideolojik ve karakteristik yapısı dikkate alındığında ve şu ana kadar ki icraatları incelendiğinde birçok ilgili tarafın kâbusu olduğu ve olacağı da açıktır.
Çin tarihinden benzer rüyaların birkaçını da işleyip Xi'nin Rüyası ile karşılaştıran bu kitap Çin Rüyası projesinin sahne arkasına cesurca ışık tutmaktadır.