"Lakin tükenmek bir yana bu sevda büyüdükçe büyüyor yandıkça yanıyor; karasevda oluyor Karadeniz oluyordu. Gurbet oluyor ayrılık oluyor hasret oluyordu. Ve bir milletin hülyası oluyordu "Turkuaz ateşinde" yeşille mavinin sevdası. Bu ateşle dalga dalga köpük köpük kara kara ve Mecnun Mecnun çırpınmaya devam ediyor Karadeniz. Hem de Turkuaz aşkıyla hem de "Türk'ün bayrağına bakarak." "Gidiş dönüş yirmi sekiz saatlik zahmetli bir yolculuk. Zahmetli zira o dönemde yollarımız şose dediğimiz nitelikte ve gidiş geliş tek şerit halinde. Yolcu otobüslerimiz kalite denilen konfor denilen niteliklerden hayli uzak. İnsanın gönlünde gerçek anlamda aşk olunca bütün bunlar kimin umurunda. Hem aşk: "mumdan gemilerle alev denizini geçmek değil mi ki." Bizim delikanlının mutluluğu sevgilinin teneffüs ettiği havayı içine çekerek hasret narına bir nebze olsun teselli bulabilmek. Sevgili bu durumdan bihaber. Hissetmiş midir kalbinde tatlı bir ürperme olmuş mudur bilinmez." "Gönül isterdi ki gençlerimiz moda adına sergiledikleri bu davranışı bizim kelimelerimizle ifade etsinler özellikle genç kızlarımızın saçlarını yabancı kelimeler okşamasın. Çocuklarımız berber koltuklarına oturduklarında göğüslerini gere gere "Türk tıraşı olmak istiyorum Anadolu tıraşı olmak istiyorum" diyebilsinler." "Satılmış" gerçekten satılmış. Hem de bu satma işini yapanlar özbeöz onun anne ve babası. Üstüne üstlük hiç tereddüt etmeden çocuklarına "Satılmış" ismini veren de onlar. Hatta bu satma işinden de bu ismi vermekten de çok mutlu olduklarını söylemeliyim. ""Kışın ortasındayız yolda kaza falan bir şey olur öbür dünyaya pis olarak gitmeyeyim komutanım!" "Bir otobüse binip köyüne dönememişti ama bir yolcu otobüsünün bagajında cenazesi köyüne götürüldü. Köyünü görüp içindeki hasret yangınını dindirebilmiş midir bilinmez ama memleketinin kara toprağı ona sımsıkı sarılarak bağrına bastı."
"DENİZ BİZİM GÖLDEN BÜYÜK MÜ?"