Sevda yükünü almış baharı beklemeden tomurcuklanmış çiçeğe durmuştu ağaçlar. Umutlar sanki güneş sevda sanki toprak kadın sanki suydu. Sanki ayağının ucunu değdirse denizin üzerinden yürüyerek gidecekti sevdaya. Öylesine açmıştı yüreği öylesine bahar öylesine mutluluğa durmuş öylesine ateşliydi... Bir adam bir kadın bir bebek... Sevdaya tutkundu adı AŞKtı kadının... Yüreği TAŞtı adamın... Önce sevmiş sonra öldürmüştü kadının yüreğini... Ve bir kadın öldü burada... Dün sessiz sedasız kendi kendine öldü. AŞK öldü... Umutlar öldü... AŞK öldü burada... AŞK öldü. Çünkü sığınabildiğin güvenebildiğin yerdedir aşk. Bazen âlemlere bile sığamazken kanatlarının altında sonsuzluğu yaşamak istediğin ve yaşayabildiğin yerdedir... Aşka doğru ne zaman kanat açsa kırıldıysa kanatları nereye sığar nereye sığınır insan? Sonra yeniden nereye doğar? Ne zaman çiçeğe dursa tomurcukları koparılıp atıldıysa açamadan nasıl hâllenir de güneşe hangi cesaretle tomurcuklanır bir daha?