"Yıldırım gök gürültüsü ve fırtınada bir gücün varlığı sizi rahatsız etmez mi? Bazı ışıkların altında bir kayanın üstünden bakıldığında kıyının yakın yerlerinde canlı yeşil bir renk durur. Kimileri bunun otların yansıması olduğunu düşünür; fakat su kumun yanında bahardaki bir yaprak gibi yeşil durur. Bu renk baskın mavinin kumun sarısıyla karışması sonucu oluşur. İşte Zerrin'in önündeki suyun rengi tam da böyleydi. Böyle bir anda suyun üstündeydi yansımaya bölünmüş bir bakışla görüyordu. İşte o zaman benzersiz ve tarifsiz bir açık mavi ruhunu aralıyordu. Yeşil ya da mavi bir su için ne kadarı gerekti? Bu su Zerrin'in tacını süsleyen ilk suyun mücevheri hatta muştucusuydu. Zerrin'in evinin kıyısındaki hayalleri köklü bir ağacın fırtınada devrilmesi gibi yıkılmıştı. Zerrin bu yükselip alçalmayla ev üzerindeki hakkını ilan etmişti etmesine de mülkiyet hakkıyla evine sahip olamamıştı.
Aslı; duydukları karşısında gözleri dolu bir halde binaları enkazdan bahçeleri mezardan bir şehir herkesten uzak olsun diye düşünüyordu. Sonra öfkeden yerinden fırlayarak:
Ah o eller! Eller insanın şefkat ve incelik organıdır. Kendi kendini yönlendiremeyen karşısındakinin acısından ve dirençsizliğinden etkilenen o eller! Öyle elleri çevrenizden uzaklaştırsanız dahi yetersizlikten korunamazsınız"