Edirne İslam şehirleri denilince ilk akla gelen isimlerdendir. Erişilmesi zor bir mimariyle inşa edilen Selimiye Camii Üç Şerefeli Camii ve Eski Camii ve diğer mebaniyi İslamiye ait pek çok eserle donatılmıştır. Şehrin simgesi olan Meriç ve Tunca nehirleri ve köprüleri ve doğal güzelliklerini bir çırpıda saymak mümkündür. Fethinden itibaren hızla İslamlaşan Edirne şehri XV. Asırdan XIX. Asra kadar sürdürdüğü ayrıcalığı Osmanlı devletinin içine düştüğü badireler nedeniyle neredeyse iki asırdır kaybetmek zorunda kalmış zaman zaman muvakketen de olsa işgaller görmüş yaşamıştır. Edirne halkının yerlisi denilebilecek topluluk iki yüz yıldır biteviye değişmektedir. Her türlü değişiklik Edirne'nin fethinden itibaren mayasını oluşturan mehabetine ihtişamına zarar vermek bir yana sanki ondaki bir eksiği tamamlıyor. Yüzyılların oluşturduğu tarihi mekânlar yöreye has lezzetler korunmakla kalmayıp daha da zenginleşiyor. Türkiye'nin batısında yer alan en son vilayet Edirne; uzun zamandır sarsılmaz bir ribat yalçın bir serhat şehri olarak batıya açılan bir kapı hüviyetini korumaktadır. Yüzyıllardır yürüttüğü ilim irfan ve kültür geleneğini yeniden yaşatmak büyütmek ve ilerletmek vazifesini her anlamda yeni açılan eğitim müesseseleri maaliftihar yerine getirmektedir. Tanpınar'ın beş şehrinden birisi olarak edebiyatımızda ölümsüzleşen şehrin tekrar silkinişi ve tarihimizdeki eşsiz yerini yeniden kazanacağına dair ümitlerimizi artıran gayreti ve yılmaz çabası artık açıkça görülmektedir.
Edirne şehri yüzyıllar boyunca her sahada gerçekleştirdiği öncü rolünü sadece eğitim sanat kültürde değil aynı zamanda sporda da göstermiştir. Tarihi Sarayiçi'nde gerçekleşen Kırkpınar güreşlerinin ortaya çıkış hikâyesindeki menkıbe bile insanı etkilemekle kalmaz aynı zamanda sarsar. Edirne şehrinin yüzyıllar içinde geçirdiği safhalar sırasında ortaya çıkan pek çok mabet bize her devirde Edirne'nin Allah'a kul olmanın dışında insanın başka bir hedefi olamayacağını hatırlatır.