Yüreğin kimya laboratuvarından imbiklenerek damla damla süzülen sevdanın adıdır aşk... Soyutun her şeye egemen olduğu bir ruhsal boyutta çizgilere şekillere ve resimlere sığmayan hayatın ta kendisi olan cazip kavram...
Adı aşk...
Efsunlu sözcükler dünyasındaki armoniye bazen gökkuşağı cümbüşü sunan tılsımlı deyiş; bazen de iğneli fıçıda can vermeye bin defa razı çilekeş ve umarsız bir sevgilinin gönül oynaşısı aşk...
Kalp dilinin egemen olduğu bir dünyanın notalar şenliğinde ötelerin senfonisini seslendiren kırık bir mızrabın inleyişidir aşk...
Sözcüklerin lügatlerden uçuşup önünde vals yapmak için sıraya dizildikleri; harflerinin azlığının anlamının derinliğinde eriyip gittiği bu sihirli armoniyi yakalayabilirsen eğer mut- luluk sende tüm zamanları aşırtan tebessümdür artık.
Aslında aşka gerçek değerini veren şey her sevdalının bir maşukunun olmasıdır. Kerem varsa Aslı'sı da olmalıdır. Yahut her Şirin'e bir Ferhat Züleyha'ya Yusuf Mecnun'a da bir Leylâ... Sen roman okuyucusu kendi yaşam serüveninin kahramanı olarak ruh ve beden dünyanda aşkınla en nadide kardelenleri devşiren sen... Ve tüm benliğinde hissettiğin her bir övgüye lâyık olan maşukun...
Aşkla muştuların uçuştuğu bir mutlu dünya ruhuna egemenken yarınlar bugünden bir başka şarkının nağmelerini çınlatır kulaklarında... Artık gözlerin ötelerde yürürsün maveraya doğru çekinmeden. Ufuklar erimiş yollarsa pürüzsüzdür. Git gidebildiğin kadar. Kördüğümün aşkla sarmallığı orada tomurcuğa yatmış koklayasın diye seni beklemekte...