Trabzon'un dağ köylerinden İstanbul'un gecekondu semtlerine Balıkesir'in üçüncü koğuşundan İzmit'in bahçeli evlerine Konya'nın karla kaplı kış gecelerinden Sakarya'nın nemli akşamlarına zamanın mekânın gurbetin yalnızlığın öyküsü... 1950'li yıllarda Trabzon'un Çaykara ilçesi Çayırbaşı Köyünde başlayıp 2000'lere kadar uzanan yarım asırlık bir Türkiye sosyolojisi sunuyor bir hafızın anıları. Aynı zamanda Anadolu yaşanan değişimin dönüşümün modern Türkiye'nin yarım asırlık portresini de içeren bir göç hikâyesi bu.
"İstanbul'a geldim. Yıl 1974. Erbakan-Ecevit koalisyonu vardı hükümette. İstanbul'da iş hayatına atıldım bir müddet inşaatlarda kalıp ve duvar ustası olarak çalıştım. Ayazağa Köyü 1. Levent Ortaköy Sarıyer İstinye Mecidiyeköy Ulus çalıştığım yerlerden bazıları. Yedi yıl boyunca İstanbul'un değişik muhitlerinde inşaatlarda çalışırken kızım ve oğlum doğdu. "Falanca bakkalda satılıyor" diye duyum alıp da iki paket sigara için üç saatlik yol gittiğimiz yıllardı. Sadece sigara değil yağ şeker çay bulamadığımız dönemlerdi. Çoğu insan bunun suçlusu olarak Ecevit'i görür ama asıl suçlu bence Demirel'di. Ecevit'i sevmeyip Demirel'i tutan zenginler greve gidip yeteri kadar mal üretmiyorlardı. Bu yüzden en temel ihtiyaçlarımızı karşılayamıyorduk. Tüp kuyruklarında çok vakit geçirdik."