Çocuklar unutmaz... Aklım erdiğinden beri vefatına kadar babamın boş zamanlarında divanına kurulup Sarı Defter'ine bir şeyler yazdığına tanık olurdum. Anlamadığım hâlde bazen başucunda durur onu izler merakla yazdıklarına bakardım. İlkokulu bitirince babam bana Arapça okuma-yazma öğretecekti. Lâkin zamanı yetmedi. Vefatında kütüphanesi yağmalanırken çocuk hâlimle Sarı Defter'i yağmacı kişilerden saklamayı başarmış sonra onu güvendiğim insanlardan biri olan Abdullah Emir Amca'ya teslim etmiştim (Bu Defter'le ilgili olarak yaşanan süreç için bk. 5. dipnot). Ondan zamanı gelene kadar bu defteri saklamasını istemiştim. Babam vefat ettikten sonra kendisinin yaşam felsefesini onun yol arkadaşlarından ve yol arkadaşlarının çocuklarından öğrenmeye devam ettim. Hâlâ da öğreniyorum. Topluma adanmış 69 yıllık bir yaşama ne çok şey sığıyormuş meğer... Tabii o toplumu aydınlatmaya o toplumla ilgili olarak yerleşik hâle gelmiş yanlış bilgileri düzeltmeye çalışırken ona en çok hasret kalanlar onun en yakınları kendi çekirdek ailesi oluyor... Topluma mal olan şahsiyetlerin ortak kaderi de bu olsa gerek. Aydınlanma kıvılcımı oluştururken yananlara selam olsun!