"Sicilyalı roman ve oyun yazarı Giovanni Verga Manzoni'den sonra İtalyan romanının şüphesiz en büyük yazarıdır... Hikâyelerdeki eskizlerin ekseriyetinin gerçek hayattan Verga'nın yaşadığı ve ailesinin geldiği köyden alınma olduğu söylenir... Ve bu toprakları bir kez tanımış herkes buralara nostalji duymaktan asla tam olarak kurtulamaz ve bir noktada Verga'nın harika yaratımının büyüsüne kapılmaktan da kendini alamaz."
D. H. Lawrence
İtalyan edebiyatının devlerinden Verga on dokuzuncu yüzyıl edebiyatının kibarlık ya da ilginçlik teamüllerinden kendini sıyırıp kaybedenleri yazmaya girişir. Üstat bellediği ve dostluğunu kazandığı Émile Zola'nın icadı deneysel roman için öngördüğü vizyonu Sicilya'da birleşmiş İtalya'nın zengin "Kuzey"inin gölgesinde kalmış fakir köylülerin ve feodal ilişkilerin diyarı olarak Sicilya kapitalizm öncesi toplumsal ilişkiler âdetler ve bağlılıkların gözlemlendiği bir sahnedir. Verga için kırsalda hayat güzelliğiyle değil zorluklarıyla şehirden/metropolden farkıyla kendini gösterir. Yokluğun çeşitli hallerinin bir panoramasını sunar.
Güney'in mağlupları Gramsci'nin ifadesiyle subalterno'dur madundur. Varoluşları reddedilmiş inkâr edilmiş baskılanmıştır. Verga'nın hikâyeleri tanıdıktır: Yaşar Kemal Fakir Baykurt ve edebiyatımızın birçok isminin eserlerinde 1940'lardan sonra yankılanmaya başlayan yoksulların sesini duyarız Kara Ekmek'te.