Benim Hüzünlü Orospularım'ın başkişisi yaşamı boyunca hiçbir kadınla parasını ödemeden sevişmemiş yaşlı bir gazeteci. Yalnızlığının çaresini günlük sıradan ilişkilerde aramış bu çirkin ve çekingen ihtiyar 90. yaş gününde kendine hiç alışılmamış bir armağan vermeye kalkışıyor. Eskiden tanıdığı bir genelev patroniçesini arayıp el değmemiş bir genç kızla birlikte olmak istediğini söylüyor. Patroniçe onun bu isteğini yerine getirecek ama yaşlı adam her ziyaretinde "uyuyan güzel" Delgadina'yı seyretmekle yetinmek zorunda kalacak yaşamının güzünde kendisine böylesi bir oyun oynayan yazgısına boyun eğecek; ne ki bu çok özel ilişkiden o güne değin hiç tatmadığı bir aşk doğacaktır.
García Márquez yaşlılığın hüznünü olağandışı bir aşkın coşkusuna dönüştürüyor. Belki de ölümü güzelleştirmek için... Ustanın elinden yaşlılığa cinselliğe aşka ve ölüme bir güzelleme.