Her şey zihnin bir oyunu olarak başladı. Sonra kesintisiz bir şekilde farklı başlangıçlar birbirini takip etti. Sona erişler gerçek bir finalden ziyade birer ara biçiminde tam bütünlüklü bir hikâyeden öte fragmanlar aforizmalar yakarışlar eşliğinde ya da mini dizi kıvamında görüntüler hâlinde birbirlerine eklendi.
Her şey Artun hakkında biraz o biraz kendinde şey olarak fikrin varoluşsal uçurumunda dile nasıl gelirse ve söze gelme olanağı ne ise o şekilde devam etti.
Bu andan itibaren yani yer kaplayan şeyin ardındaki çoklu evrenin zaman diliyle konuşursak düşüncenin içe kapanımlı doğası ve insanı insan yapan şeylerin ötesinde bir yerlerde yapay ya da durağan olmayan bir evrenin sonsuz oluşundan bahsedeceğiz.
Olan biten her şey artık sadece Artun Aydın'ın dünyasına ait. Başka bir evrene ait siluetler benzerlikler anımsatıcılar hiçbir şekilde o evrenle ilgili değil. Her şey bir kafanın içinde sadece.
Sıkıcı tipler ve maddi dünyanın beyni alınmış müptezelleri bu yıkıcı anlamsız bunaltıcı vesveseden uzak durmalı ki zihnen hapsoldukları duyulur dünyanın hazzıyla yaşamaya devam edebilsinler.
Ve diğerleri için geri kalan her şey yok olanla bir; bir boşluk algısı yalnızca.
Ne demeli şimdi?
Hiç hiçmeye devam ederken
Her şeye rağmen
Varoluşumuzun bir anlamı olmalı.