Nihayet cenaze akşama doğru geldi. Mahalleli kadınlar da mezarlığın yanma gelmiş cenazeyi gömenlerini izliyorlardı. Kimsesiz sahipsiz bir kızın ölümü tüm mahalleyi yasa boğmuştu. Caner cenazeyi gömdükten sonra eve gitti. Topal Sultan "Kızım keşke Ca- ner'imle evlenmiş olsaydın bunlar başına gelmezdi akılsız kızım" dedi. Caner artık dakikaları sayıyordu Leyla ile birlikte olabilmek için. Caner yatsı ezanının okunmasını duyunca "Ben Taner'e bir selam verip biraz laflayıp geleyim" dedi annesine. Mezarlığa doğru yavaş yavaş yürümeye başladı. Ortalıkta kimse görünmüyordu. Mezarlığa girip kulübeye yöneldi. Oradaki küreği ve baltayı alarak Leyla'nın gömülü olduğu mezarın başına geldi ve kazmaya başladı. Uzak noktadan bir yerden sesler kahkahalar geliyordu ama onları göremediği için dikkate almadı. Kesintisiz duraksamadan kazmaya çalışıyordu. Nihayet istediğine ulaşmıştı alnından dökülen terini koluyla sildi ve biraz dinlendi. Tekrar kazdı cenazeyi boşluğa çekti ve kefenlerin hem altındaki hem üstündeki bağı çözdü çırılçıplak ettikten sonra kendisi de gömleğini ve pantolonunu çıkarttı. Sonra Leyla'nın ölüsüne bakarak "Bak işte Leyla Mecnunun geldi bu kavuşma anımız. Anneme gelin olmadın ama şimdi bana kadınlık yapacaksın" diyerek Leyla'nın üzerine uzandı. Leyla'nın boynunu saçlarını öpüyordu ki bir anda birkaç kişi "Ne yapıyorsun sen lan şerefsiz!" dedi. Bunlar içkicilerdi. Mezarın başındaki kişileri görünce toparlanıp ayağa kalkar kalkmaz dışardakilerden birisi kürekle Caner'in başına üst üste üç beş defa vurdu. Birisi de mezarın içine girip birkaç bıçak sapladı küfür ederek. Caner olduğu yere yığılmıştı. Oradakiler Caner'in üzerine kürekle toprak atıp gömdükten sonra küreği de diğer mezarların olduğu yere fırlattılar ve mezarlıktan ayrıldılar.