Felsefe insanın zamansal ve mekânsal varoluşunu merkeze alan bir düşünce yolculuğudur. Bu yolculuk düşünmenin yalnızca bir beşerî arayış değil hayatın her anında bizimle birlikte olan ve onu bir yaşam biçimi haline getiren bir faaliyet olduğunu gösterir. Düşünmenin zamansal ve mekânsal yansımaları insanın kendisini ve dünyayı anlama
çabasındaki sürekli değişim ve bu değişimin kültürel ve tarihsel boyutları felsefenin derinliklerinde keşfedilmeyi bekler. Kendimizi ve dünyamızı anlama sürecinde insanın doğal ve yapay olana duyduğu ihtiyaçları dilin ve sembolik sistemlerin rolünü sosyal geleneklerin bireysel hayatlarımızdaki etkilerini sorgulamak kaçınılmazdır. Filozoflara duyulan güvenin ötesine geçerek onların yanılgılarını da ortaya koymak; felsefenin sanatın ve bilimin yeniden değerlendirilmesi gerekliliğini vurgular. Kültürel dünyanın karmaşıklığı içinde düşünmek insanın benliğini ve dünyayı anlamlandırma çabasında yeni bir ışık tutar. Elinizdeki eser kendisini ve dünyayı anlamaya girişen kişilere anlama ufku ya da eşiği sağlayacak makalelerden oluşmaktadır.