Öyküleşen bir gecenin karanlık sırrı gibiyiz.
Sanırım telgraflar birbirinden farklı düzlemlerde.
Biz kırılan bir deniz hattının gerisinden izliyoruz zamanı.
Terleyen bir ülkede kan yürüyüşlerinin rap rapları var.
Öldürün gitsinler diye yalvarıyorum Tanrı'nın ordularına.
Tevrat'ı ve Furkan'ı elimden düşürmeden...
Yere eğilen bir gök istemem ben.
Gök; insanlarca insanlıkça ve insanca boyanmalı.
Dillerin ölümün coğrafyasında yeri yok bence.
Senden geçen bir güzergâhta başlangıçtaki söz oluyorum.
Onuruma el basarak atıyorum denizlere parşömenleri.
Bir gecede ayıklanıyor radyo dalgaları
Evreni genişleten atom bozucuların ellerinden.
Tohumlar bir bir sökülüyor Tanrı ordularınca.
Telgraftan akan kan sesleri bizde coğrafyaya yayıldıkça
Küstah emperyaller...
Ben ayrılıyorum küskün odamın sisli geleceğinden.