Dilimden mi düştü heceler kâğıda ağzımdan mı çıktı cümleler ya da kalbimden gelen sese mi dikildi kulaklarım? Anlamaya çalıştığım ya da hissettiğim bu şeyler; sözler midir yazdıklarım kelimeler kavramlar heceler harfler tekrarsız ve tekrar eden sesler...
Öyle de olsa böyle de onları taş tabletler misali kağıtlara tırnaklarıyla kanaya kanaya o kan ki mürekkebi yazan gönlüm değil mi? İşte bundandır ki ön söz yazmak nafile! Bu şiirler tüm istismarcıları; adaletsiz olanları saf ve vicdanlı yürekleri kandıran çıkar gruplarını; genel kanının ötesinde kendi cinsel kimlikleriyle var olanların yaşam hakkına şiddetle müdahale eden kişi ve kurumları onun gibi düşünmüyor ve inanmıyor diye karşısındakini küçük görenleri ve kendi yaşamını karşısındakilere dayatanları; karşısındakinin hayatına geçim kaynaklarına insani vasıflarına kastedenleri; hayvanlara ve insanlara en küçük incitici harekette bulunanları lanetler.
Tam da bundan dolayıdır ki bu şiirlerin kimisi ölen tacize uğrayan çocuklara kimisi her daim ataerkil sistemin içerisinde sesi kesilen genç yaşta evlendirilen cinsel istismara uğrayan kadınlara kimisi tecavüz edilen çocuklara kadınlara ve hayvanlara kimisi hakkı yenen ve kimliği yüzünden çoğunluk denen kabadayı tarafından daima ezilen hayatları zora sokulan birçoğu işkenceye uğrayan ya da katledilen tüm azınlıklara ve geleceğin yükselen özgürlük savaşçılarına armağanımdır. Şöyle ki bu şiirler insana adanmıştır ve böylece insanca her şeye...