Gerçeğe ve gerçek dediklerimize geç gitmeyi seviyor Isparta. Yanımızda
kıvranıp duran sorunları sesi artık ritim kazanmış olayları olduğu gibi
değil olmadığı gibi anlatıyor. Onun öykülerinde aile olmadığı gibi
yasalar olmadığı gibi insan ilişkileri olmadığı gibi. Bunlara başka bir
yakınlık kuruyor. Bu yakınlık başlangıçta anlaşılmasa da zeminde hareket
ettikçe her şey çorap söküğü hızı ve hazzıyla kendini açıyor. İlmekler bir
bir çözülüyor. Nihayetinde ise sesin aslında çok uzak yerleri imlemediği
yanı başımızdaki bir iniltiden geldiği fark ediliyor.
"Masaldaki var oluş nedenine uygun olarak ufacık sevimli bir kulübeydi.
Kırmızı başlıklı kızın anneannesinin kulübesiydi belki. Biraz sonra ağaçların
arasında kolunda sepetiyle kırmızı başlıklı kız görünecekti. Ama değildi.
İçeride gencecik pek sevimli bir kız yatıyordu. Uykusu öksürük nöbetleriyle
bölünüyordu. Hastaydı galiba. Pamuk Prensesten başkası değildi bu kız.
Olaylar Pamuk Prenses masalının ilerleyişine uygun olarak gelişiyordu.
Öncesini bilmiyoruz ama muhtemelen kötü kalpli cadının verdiği elmayı
yemesi sonucu uykuya dalmıştı. Biraz sonra da beyaz atıyla iyi kalpli prens
gelecek dudağına kondurduğu öpücükle onu uyandırıverecekti. Cüceler de
vardı masalda. Ama görüntüleri oldukça mat olduğu için ne yaptıkları
nerde oldukları tam seçilemiyordu."