Yüzyıllardır Ayasofya'nın mermer duvarında saklı olan sonunda sahibini buluyor. İnsanlık tarihinin gizli kalmış veliahdı Ölü Prens... Kanlı Dolunay'a üç ay kala çıkan bir haberde Ayasofya'da yaşanan hırsızlık olayı bütün İstanbul'u ayağa kaldırırken yetkililer her geçen gün polis sayısını artırarak aramalarına devam etmekteydi. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) denilen kutsal ve mistik yapı 5. yüzyıldan itibaren hala geçerliliğini koruyan (Hagia Sofia) Ayasofya adını almıştır. Kamera görüntülerinde kan kırmızısı gözleri ve bir cesede eş değer beyaz teniyle daha da dikkatleri üzerine çeken gizemli hırsız kimliği ve nasıl görüntülerden kaybolup gittiği belli olmamakla birlikte İstanbul'un aranan bir numaralı suçlusu olmuştur. Olayı araştıran Başkomiser Selim Uluaydın olağanüstü bir suçluyla karşı karşıya.
Türkiye'de büyük yankı uyandıran olayın haberini yapmak isteyen gözü kara gazetecimiz gecenin bir yarısı arabayla çarptığı adamda şüpheli bir durum sezer. Korkuyla şaşkınlık arasında gidip gelirken kendisini Ayasofya Hırsızı'nı hastaneye götürmek ya da hemen polise teslim etmek arasında vicdan muhasebesi yaparken bulur. Nil Soygan iki ateş arasında kalan bir gazeteci... Sıradan hayatı eskisi gibi olmayacak.
"Hayat öldürdüklerimizden ibaretti" dedi Ölü Prens ve kapattı gözlerini sonsuzluğa.