Kuyudaki Adam aralarındaki ilişki kopma noktasına gelmiş aynı çatı altında yaşadıkları halde birbirinden uzak iki insanın yaşadıklarını zengin betimlemeler ayrıntılı ruh çözümlemeleriyle anlatan bireyin iç dünyası üstüne kurulu bir roman.
Dupduru yüzlüyken ikiyüzlü birine dönüşen bir eş eli sabah güneşi bir anne ve romancı Yılmaz... Yılmaz'ın "Nereye gidiyoruz?" sorusunu içsesi Cavatina "Oraya! Her şeyin biteceği noktaya" diye yanıtladığında "Zavallılar" der içerdekilere bakarak Yılmaz "acaba sağ kalan biri olacak mı?" Arkasını denize çevirir otobüs döner hastanenin köşesini başlar Erdek'in çıkışına doğru koşmaya...
Kaza ölüm gibi bir olayın olacağını izleyiciye önceden sezdirmeye ama bunu geciktirerek onu sürekli bir beklenti gerilim coşku içinde tutmaya dayalı sinemasal anlatım türü olan "geciktirim" tekniğini Kuyudaki Adam'da etkin biçimde kullanan Yaman Koray okurlarına öz yaşamından pek çok kesit sunuyor hiç çekinmeden.
Bundan önceki "Koray romanları"nda çoğu kez çalkantılı bir içdenize açılarak "okuma yeri"nden uzaklaşan okur o "mavi" yolculuğunu Kuyudaki Adam'da da sürdürecek. Üstelik daha da ilerletecek denizaltı balıkçılığını. Her yanı karagöz ispendek kaynayacak. Zıpkınladığı levrekleri sarıgözleri dağıtacak okuma yerine döndüğünde herkese... Sonra "karaya vurmuş birçok şiir-şey" bulduğu da olacak; ama ne zaman? Kendi ruhsal denizinin bilinçaltı kıyılarında geziye çıktığında...