Arapça Allah-u Zülcelâl Hazretlerinin kullarına hitap ettiği lisanların en sonuncusudur. Belagatiyle mucize arz eden Kuran-ı Mübinin lisanıdır. Muazzam bir kelime haznesi vardır. Kelime zenginliği kadar kaide zenginliği bakımından da hiçbir lisan ona yaklaşamaz. Dillerin en zengini en faziletlisi ve en muhteşemidir. Ayrıca Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selllem)'in meramını kendisiyle ifade ettiği lisandır. Bu lisanı konuşmakla kişi en derin bir hayranlık duyduğu en sevgili Efendisine daha fazla benzemiş olur. Hatta "O olsaydı bu kelimelerle konuşurdu" niyetiyle amel eden kişi ecr u mesûbâta nail olacaktır. Şeriatı derinlemesine anlamak Arapça dilini derinlemesine anlayabilmeye bağlıdır. Bu itibarla bu lisanı öğrenmek Müslümanlar için farz-ı kifaye mertebesindedir. Bir dili anlamak ile o dili konuşmak ayrı ayrı iki ilimdir. Aynı okumak ve yazmak gibi... Okumasını öğrenmiş olan bir kimse yazmasını bilemeyebilir. Yazabilmek için ayrı bir eğitim alması gerekir. Keza bir dilin kaidelerini öğrenerek onu anlayabiliyor olmak anladığı miktarda konuşabiliyor olmayı gerektirmez. Bunun için ayrı bir eğitim alınması gerekir.