İçimde bir yengeç var.
İçimdeki en kuytu kovukta yaşıyor olmalı; oradan seyrediyor herhalde her yaşadığımı. Ancak arada bir hissediyorum varlığını ancak arada bir belli ediyor kendini. Ama biliyorum: hep orada bana direnir çoğunlukla dolambaçlı yollarla karışır yaptıklarıma ket vurur. Bir yolunu bulup yaptıklarımı engeller; yapacaklarımı belirlemeğe çalışır. Bunun temelinde benim ile uyum içinde olmaması yatsa gerek. Benim yaptıklarım aykırı geliyor olmalı ona. Sanıyorum benden pek hoşnut değil. En çok dayanamadığı da benim devinimsiz eylemsiz kaldığım zamanlardaki hâlimdir (gün olur hiçbirşey yapmak gelmez içimden; ya da : hiçbirşey yapmak gelir öyle bir köşeye oturur saatlerce etrafıma bakınırım seyrederim. Kafamdan binbir türlü imge tasarım düşünce öylesine gelişigüzel geçip durur; zaman da geçer ya öyle aldırmam...) bu durumlarda içimde kocaman kıskacının çat çatını sert ayaklarının yan yan eşelenen öfkeli katırtısını duyarım. "Yürü git!" der bana; ama ben kalakalmış olurum. Dinlemem onu; belki dinlemek elimden içimden gelmez.
Oruç Aruoba