Yayımlandığı günden bu yana okuyucuları büyüleyen ve en sevilen Gotik romanlardan biri hâline gelen Operadaki Hayalet Paris Operası'na musallat olan müzik dehası "hayalet" Érik'in aşk tutku ve trajedi dolu öyküsünü anlatıyor. Korkunç görünüşü nedeniyle kendisinden esirgenen sevginin yerine geçen müziğe olan büyük tutkusunu tatmin etmek için opera binasından ayrılmayan antikahraman Érik asla elde edemeyeceği kadar güzel ve yetenekli genç soprano Christine Daaé'ye karşılaşınca tüm hayatı hem daha umut dolu hem de daha da karanlık bir yönde değişiyor.
"Gözlerimi tekrar açtığımda siyahlı adam ve ben karanlığın ortasında hareketsizdik. Yere konmuş donuk renkli bir fener bir çeşmeden fışkıran suları aydınlatıyordu. Duvardan çıkan su uzandığım zeminin altında neredeyse anında kayboluyordu; başım siyah pelerinli maskeli adamın dizine dayanmıştı ve sessiz yoldaşım az önce beni kaçırmasından daha korkunç gelen bir ilgi dikkat ve incelikle şakaklarımı serinletiyordu. Elleri her ne kadar hafif de olsa ölüm kokuyordu. 'Kimsiniz? Ses nerede?' diye sordum. Bir iç çekişle cevap verdi sadece."